SİMURG VE BİZ
Size acıdan beslenen kuşcağız Zümrüdü Anka’nın ibretlik hikâyesinden bahsetmiş miydim?
Ne yapalım, artı paragrafla bahsedelim o halde…
Gün geçmiyor ki ilerlediğim şu zorlu yolumda geçtiğim vadilerden tarafıma yansıtılanlar, bizim Tuğrul Kuşlarının arayışıyla bir benzerlik taşımasın ve o, aranılan acı yemle beslenen kuşcağızınsa aslında biz olduğumuzdan emin olmayalım.
İşte o malum öyküden aktarılanlar,
ders çıkarıp değer taşımamız dileğiyle,
Anka Kuşu, ölümünün yaklaştığını hissetmeye başladığı an kendisine kuru dallardan bir yuva inşa ettiriyor ve harcını da ne olduğu bilinmeyen bir maddeye kardırıyor. Daha sonra yuvasında ıstırapla ölümünü bekliyor; güneş ışınlarının kuru dalları yakarak yuva içinde onu yok etmesini bekliyor. Sonra bu kuş bildiğimiz üzere yanarak ölüyor ve efsaneye göre de küllerinden bir yavru Anka olarak yine geri geliyor.
Kuşcağız bu yüzden Hristiyanlık dâhil birçok dinde yeniden diriliş ve varoluş sembolü olarak benimseniyor. Anka kuşu hakkında bilinen çok efsane var ama en okunaklısını yazar şu şekilde özetliyor: Anka Kuşu rivayete göre bilgi ağacının dallarında yaşayan ve her şeyi bilen bir bilgedir. Kuşlar dünyasında ters giden her şeye Anka’nın çözüm bulacağına inanılır. Bir an gelir Anka ortalıkta görünmez olur, diğer kuşlar onu aramak için yola koyulurlar. Ona ulaşmak zorludur, hatta o Kaf Dağının en tepesindedir. Keza oraya varmak için de oldukça zorlu vadiler, tepeler aşılmalıdır.
Birbirinden farklı ve zorlu vadiler:
– İstek
– Aşk
– Marifet
– Hayret
– Tevhid
– Yokluk Vadileri.
Hep birlikte yola çıkan kuşlar zaman geçtikçe güçleri tükenir ve birer birer bu yolculuktan vazgeçerek dağılmaya başlarlar. Kaf Dağına vardıklarındaysa yüzlerce binlerce kuştan geriye sadece 30 kuş olarak kaldıklarını görürler ve artık dayanılmaz olan bu sırrı sözcükler dile getirir ve Farsça ”Si” 30, ”Murg” ise -kuş yani Simurg (Anka Kuşu) 30 kuş demek ve o 30 kuş, hep birden anlarlar ki hepsi Simurg!
Masallara, şiirlere, şarkılara hatta beyaz perdeye konuk olan Anka Kuşu bir dönemin yeniden var oluş, diriliş sembolü rivayette anlatıyor ki, kimse Anka’yı uzakta aramasın sabreden ve emek veren herkes aslında kendi Anka Kuşunu yaratıyor. –diyor blog yazarı…
Şimdi kaynağı vereceğim, mesele kaynakta değil, mesele mesajda.
Mesele, o mesajı taşıyabilmekte. Onu da birden ve birken kaldırmak, aktarmak mümkün değil.
Adamın belini büken, kuşların kanatlarını yakan, ölüyü dirilten, diriyi yok eden bir mesajdan bahsediyorum ben.
Annemin yükünden, hasta annelerinin yükünden. Sorumluluktan!
Bunun farkına vardığım andan itibaren O mesaj, baştan tırnağa ben oldum. Benim gibiler.
Ve ben bunu dışavurdukça daha da çekilmek istiyorum kabuğuma, daha da saklanmak istiyorum karanlığın ardına.
Bizim gibi adamların kaderi sır olmaktır bu hayatta ama ben bu sırrı daha fazla taşıyamıyorum aczimde. -Neyse ki şanlıyım, insanlarımız mışıl mışıl uyuyor, onların hisleri alınmış hissetmiyorlar, defalarca vurdum, duymuyorlar. Şayet hissetselerdi simurg olmamaları işten değildi oysa.
Şimdi diyorum ki, sakın beni var etmeye falan çalışma, şayet var edersen beni aslında yok edersin. Ve ben okuyarak içimdeki meydanı diyorum ki, yalnız seni var etmek için, seni bu şekilde sen yapan o sana dair her ne varsa hepsini yok edeceğim, üstelik kanatlarımı yakma pahasına!
/Can Ahmet Vural
06.04.2017.4
Bkz: http://www.bilgiustam.com/simurg-efsanesi-zumrud-u-anka/
PAYLAŞ