FEYZ ALIRIM İLHAM SAÇARIM USTAM ÖLMÜŞ BEN SATARIM
Sana bana n’oluyor? Dediğim anda bir yankı işittim:
- Can! panik yapma ama heyecanını kaybettin.
Bir gece vakti, yatsı namazının ardından meçhulun teknesiyle bilinmeze göndermişim onu,
ne vakit döner de gelir artık geri, bilmiyorum. Şimdi kurulduğum noktamdan ummulmadık şeyler zırvalıyorum. Zaman geçtikçe renkleri daha iyi tanıyor, simaları yakinen belliyorum. Sorumluluk paylaşımını bırakalı çok oldu, bakma, kendime verdiğim görevlerden azloldum bugünler, düzenle anlaştım, hayatla barıştım ve iyi geçinmenin derdini taşıdım, içerden taşıyorum. Kendimi tekin hisetmediğim yerlere taşınıyorum bir kemik bir ceket torbası. Yollar patika oluyor sandalyemse gereğinden fazla sarsılıyor, hicretimde bu harekette. Karanlıkta yol tepiyorum kendimi aydınlatıp. Sağımdan ve solumdan gelen sesleri, bana yol gösterip ardımda beni bırakanları, ses tonlarından ve omuzlarımdaki tonajlarından biliyorum. Gariptir doğuya ve batıya dört koldan selam çakıyorum. İki yakadan da bana koştuklarını görüyorum, hiç oralı olmuyor yoluma devam ediyorum. Uğrak sapakları aşıyorum dere tepe düz çıkıp, zirveye yanaştıkça yalnızlaşıp yavaşlıyorum. Farkındalığım ağırlaştıkça kalem elden düşüyor kolum kımıldamıyor, ha gayret diyorum bir adım daha!
Sonra,
Ziyana uğrayana, kendini kandırana, karşısını aldatana, günah çukuruna derinlemesine batıp ayılmamasına bayılana, gözünü sahtelik bürüyene, gerçeğini terk edene, uzatılan eli tutmayana, düşeni kaldırmayana, haksızlığı geçim aracılığı ile kendisine adet edinene, haramı helale değişip hakikati az bir bedelle batıla satana, acıyı çekmeden –mış gibi yapana, başkasının acısını paylaşmayıp edene, yalnız kendine edene Ders kitabım gelmiyor, bekletiliyor...
Ve durumdan istifade ben, kitabı derleyeni, toparlayıcısı
Düşüncesizce ettiğim kahkahalardan dolayı kendi içine biraz daha sürgün ediliyor.
Saatler önce,
En büyük korkularım oldu,
* saygısızlık * hadsizlik * densizlik gösterip yalan söylemek, bile bile konuşmak, sözü israf etmek, doğruyla can yakıp bir kimseyi incitmek ve böylece inancımı zedelemek! Ve işim icabı bunlarla yüzleşme durumunu ömrü billah taşımak mecburiyetinde kalmak... itibarı terk edesim kınandıkça kınanasım var! Ben gizli özneme yürüyorum, peşimden kimse gelmesin. Keza doğruyu yanlışa karşı kullanmaktan bir insan olarak müthiş kaygı duyuyorum.
22 Ekim 4 gün önce,
Keyfi hareket edince gelmiyor işte kitap mitap.. dualarım kabul oluyor, keşke şartlar iyi olsa da, ben yazmasam... Şartların içine gizlenip duvarsızlaşıyor muyum ne? Yahut kendime yakıştıramadığım nedenlerden duyarsızlaşıyor muyum.. Ve insan bir kere sövmeye başladı mı, iyi talihine de söver durur-muş. Şunu söyleyim, bitkisel gıdaları değil, ruhun gıdasını hissetmek gibisi yok-muş! Ruh, aç kaldığında gönül iflas ediyormuş, anladım.. Kaportacı falanca amcam nerdesin?! Acil kan aranıyor.
******
29 Ekim Cumhuriyet Bayramımızı
Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarının, aziz hatıralarına, yad-ı cemil ve şükranlarımızı rahmet dileklerimizle iletip, bize yaşattıkları bu gururla sevinci her zamankinden güçlü yaşatıp, mirasa sahip çıkarak kutluyorum. Halk egemenliğini gönülden tebrik ediyorum.
/Can Ahmet Vural
26.10.17.4
PAYLAŞ