REKLAM ALANI 1

İslamofobi

Yeni bir terim türedi şimdi, dillerden düşmeyen bir terim. Öyle biliyorum samimiyetsiz tutumlarımızın karşılığında türedi bu terim. Altı çizili hemen hemen her kanalda rastlarsınız bu terime; yazılı, görsel ve sanal medyada büyük puntolu yedirirler sana terimi. 
Yemek, haber, eğlence programı sunucuları, aydınlar, kendini aydın sanan kuşum aydınlar, politikacılar, bürokratlar, kanaat önderleri, sivil toplum kuruluşlarının değersiz temsilcileri velhasıl ağızlarından düşürmez terimi. Verilmek istenilen mesajdır bu aslında. Bir algı operasyonudur. Yoksa “Kral Çıplak” mı koymalıydım yazının ismini?! Bilemedim ki ben şimdi. Neyse uzatmadan konuma döneyim, 
Yahut şöyle mi demeliydim, dünyayı daha iyi ve anlaşılır bir hale getirmek için çaba göstermeyen biz Müslüman geçinenler indirdik bu terimi, yani ben gündeme getirdim! 
Türk dil bilimine henüz oturmayan bir terim nasıl oluyor da algılarımızdan okunuyor, tartışılıyor şaşıyorum vallahi. Evrensel bir dil kullanılıyor demek ki lisanı hal gibi. Olay var burada…
“Bir müminin hali nasıl olmalıdır” diye şimdi sorsam, kabalık etmiş olur muyum? Olayım ya, çok canım çekti, bir kerede ben edeyim şu kabalığı.
Sakin evlat, Mü’min’e yakışmaz bu söylev. 
Mevla gösteriyor, 
Haziran 11 Genel Seçimleri öncesi vilayetini tam olarak hatırlayamadığım Fransa’da Cezayir asıllı sözde Müslüman bir vatandaş elinde testere Allahu ekber! Naraları atarak sokak ortasında bir Fransız subayının canına kast ediyor, kıyıyor, doğruyor, biçiyor...
11 Eylül saldırılarını hepiniz biliyorsunuz zaten, perde arkasını da SIZINTI Belgelerinden öğrendik.
İşin aslı oluşturulan kamuoyu ve bunlarla yansıtılmaya çalışılan imaj, popüler kültürdür. İnanıyorum bunu da biliyorsunuz. Bu bağlamda fitne, nifak, karalama, linç ve baskı unsurlarından daha fazla bahsetmesem yerinde olur. En son ki edepsizlikle de İslam âlemi olarak yerimizden oynadık zaten.
Ya da dökeyim, akıtayım içimdekileri…
Şimdi diyor ki Fransa’daki melun saldırıyı kınayan Can Ahmet, yapılan mizahi terbiyesizliğin kesinlikle kabul edilemez gerçeğini göz önünde bulundurup yapanları ve buna müsemma gösteren, günaha ortak olanları kati surette kınamakla beraber Allah’a havale ediyorum!
Üzerimizde ahlakımızda ve kültürümüzle oynanan oyunların gerçeğine dikkat çekerek derginin kapağında yapılan saygısızlıkla;
I. Bilmem ne babamızın bilmem kim sanatçımıza yılbaşı arifesinde “Allah vermişte vermiş” diyerek popoya yapıştırdığı o şaplağın arasında…
II. Yine şarkılarını severek dinlediğimiz bilmem kim sanatçımızın sosyal medya hesabından ergenlerimize yaptığı göndermede, “beni mastürbasyonunuza malzeme etmeyin” yazılı beyanından,
III. IŞİD ’in yaptığı kadın ve kız çocukları ticare… yazamadım bakk. “Türk dostlarımız diledikleri kadar satın alabilirler, karılar burada” diyerek benim canım ülkeme Pazar payı bırakmasından,
IV. Bu ticaretin az bir şey ardından bilmem ne hocamızın yaptığı iki beyanattan ki sonuncuyu veriyorum “6 yaşında çocuklar evlenebilir” tarz-ı anlayışından,
Ve Hakkaniyet namına bu kalkıp ta bu beyana sahip çıkan, hocamızın arkasını toparlayan köşe yazarlarının aynı tarz ifadelerinden; “Ya hu mal işte dışarıya gitmesin, ele vereceğine gümece ver, beşik kertmesi demek istedi hocam falan fişlan..” Ulan..
Her neyse devam ediyorum…
V. Siyasi adaylarımızın seçim kampanyalarına eren, evliya ölmüşlerimizi alet etmelerinden, 
VI. Sıkıştık mı hemen mızraklarımıza Hadis ve Kur’an ayetlerini takmalarımızdan
VII. Odamda var bilmem ne içeceği, ailecek hala tüketiyoruz. İşte bu malum gazlı meşrubatın yazılı bir açıklamasını veriyorum, “Filistin’e bilmem kaç yıldır kasa kasa mutluluk taşıyıp ekonomisine büyük katkı sağlıyoruz, her yıl bilmem kaç kişiyi istihdam ediyoruz” tarzı yaklaşımından, 
VIII. Bilmem kaç milyon kart mağduru ortaya çıkarıp sonra yaptığımız açıklama ve sınırlandırmalardan; “Efenim artık sizde kredi kartı kullanmayın, kredi almayın. Güzellik yaptık taksit kolaylığı sağladık” 
Bak vade farksız taksit taksit geliyor…
Neyse gündemde olan, torpil, rüşvet vesaire meseleleri karıştırmayacağım kendimizi bildik bileli vardı bunlar.
Ne yalan mı?!
Neyse,
İşte o karikatürün bu yukarıda bahsettiklerimden zerre kadar farkı yoktur. İkisi de Efendimize ve yoluna hakarettir! Suçtur, ayıptır, günahtır.
Boynumun vurulması uğruna ki belime bağlanan kemer artık boğazımda.. 
Dostlara dediğimde odur, Can Ahmet’in mezarını kazın! 
Neyse helak olmamız vaciptir, ya Hak!
Can Ahmet kardeşinizi burada gömebilirsiniz…
*****
İstanbul’da pasolarına sınırlandırma getirilen ve ulaşım hürriyetleri kısıtlanan o özel kardeşlerimin yanındayım! 
*****
Dün zafer plazanın oradan taksiye bindim, şoför bey dedi ki;
“Can Ahmet sen de her gün her gün dışarı çıkma; bak anneciğine zulmediyorsun!” 
Döndüm o beyefendiye aynen şöyle dedim, 
“Ne zaman çıkacağımıza ne annem ne de ben karar verebiliyorum, ne zaman çıkmayacağımıza da!”
Can Ahmet ruhuyla yolda
******
Cıks olmadı yavan oldu anektodu vereyim yapacaklarımızı söyleyeyim ardından bitiririm.
Bu İslamofobi ’ye Özgür Ansiklopedi ’den bir bakın, sonra bu hastalıklı yaklaşıma neşter vurmak ve dünyaya şifa olmak adına uluslararası kamuoyuna yazacağımız reçete, Pir Mevlana, Kainat kitabı Kur’an – ı Kerimle Efendim/iz (SAV) ‘den…
Olduğunuz gibi görünün göründüğünüz gibi olun! / Mevlana 
Ve yine yine yeniden “Emrolunduğun gibi dosdoğru ol! / Hud -112
Zorlaştırmayınız kolaylaştırınız, nefret ettirmeyiniz sevdiriniz! / Hz Muhammed (SAV) 
Bitti…
Sanki devam edecek gibi.
15.01.2015
Ölümlü dünya işte, sonuca bağlanmayacak mesele yok!

 


PAYLAŞ
REKLAM ALANI 11