Olanlar Oldu Ölenler Öldü
İsmail Has'ın "Tezkireyi Has" menakıbındaki Yunus Emre rivayetinden hareketle Mustafa Tatcı’nın denemelerinden esinlenilen TRT'nin hazırladığı Mehmet Bozdağ'ın yapımcılığını üstlendiği ve Ramazan boyunca ekranlarda olan "Yunus Emre - Aşkın Yolculuğu" adlı dizisindeki Taptuk ’un dergâhında Aynalı isminde bir kul, bir karakterden bahsediyorum;
Doğru olduğuna inanılıp her dönemde var olmuş ama sırlarına bir türlü erişilememiş toplumun meczup yerine koyduğu ve aynı zamanda öyle kabul ettiği o kimseler yaşantıları itibariyle bizlerin garip hayatlarına tecelli ederek yolumuza fener olmuş fakirler olarak daimi hatırımızda yaşatılmaktadırlar.
Çok düşünen az uyuyan, devamlı sukut halinde gezen konuştuğunda da az konuşan, vereceği mesajları yine kısa öz tutan ve toplumları tarafından anlaşılmayı bekleyen bu kimseler rahmani olguyla karışık mistik bir şekilde biz dünya seyircilerinin ilgisini daima üzerlerinde toplamayı başaran kalender insanlardır.
Dikkat edersek, bu kimseler en çokta çocuklarımızın ilgisini çekmektedirler.
Uzaklara gitmeyelim, yakın zamanda şehrimizde var olmuş, tanımasam da methini duyduğum rahmetli Deli Ayten’e bakalım, yahutta Şehbenderzade Filibeli Ahmed efendinin Âmâk-ı Hayal namesinde değindiği Aynalı Baba’sını araştıralım.
Konuya pek vakıf değilim ama rivayetlere göre aynı zamanda bu insanlar girdikleri haneye ve ortama bereket, esenlik getirmekle de dünya âlemine nam salmışlardır.
Onların beklentisi ün, şan, (yolda kazanılmış) mevki ve makam değildir elbet. Hüsnü zanlarıma dayanarak tuttukları aynadan perdenin bu tarafına yansıtabildiğim kadarıyla onları yakan ve çağımıza kadar getiren, AŞKtır. Delice bir tutku kavuşma (vuslat) arzusudur. Onları yola revan edip âlimlere kılavuz kılan derin yalnızlıklarıdır.
En önemlisi de bütünlüğü kendi içlerinde bin bir sıkıntıyla yakalamış olmalarıdır.
Ve elemle haşrolundu Mü’min.
Ben şimdi merak ediyorum,
Bu insanlar hala aramızdalar. Şehrimizde, semtimizde, mahallemizde ve sokağımızdalar.
…Belki hanemizdeler, belki içimizde; belki de onlar biziz.
Ama hala merak ediyorum,
Gerçekten bizler onların haline (kendimize) acımaktan başka n’apıyor, ne işe yarıyoruz?
Baba’nın görevi herkese ayna uzatıp insanların o aynalardan kendilerine bakmalarını sağlamaktı…
Ama bizler Filancanın hayranları, o uzatılan aynalara topyekûn, kıl olduk abi.
Nee, Öyle değil mi baba?
Şimdi bizler ne olduğumuzu biliyoruz ne öldüğümüzü!
Avare avare dolanıyoruz ortalarda.
Bizi farklılıkların ayakta tuttuğundan bihaberiz çünkü!
Basiret sahibi değiliz, anlayış, irade ve vicdan sahibi hiç değiliz
Kendi yarattığımız egemenliklerde kalesini ördüğümüz zindanlarda ve inandığımız yalanlarda her gün biraz daha kaybolmaya mahkûmuz.
Tüm kandillere benliklerimizle adeta savaş açtık, onları söndürmeye ve karanlıklar inşa edip süslemeye talibiz.
Hâlbuki bu devirde her birimiz, hani şu “dokunma delidir, uzak dur” tarzı yaklaştığımız ya da “git alay et!” şeklinde çocuklarımıza tembih ettiğimiz sonra da geçip karşısında eğlendiğimiz Ahmet, Mehmet, Hasan, Hüseyiniz.
Daha 10 yaşındaydım,
Valilikte olağan bir toplantıda söz alıp dönemin Vali Yardımcısı Sn. İbrahim Turhanlı’ya,
“Vali amca, anneler çocuklarının benimle oynamalarına izin vermiyorlar,
…BENİM HASTALIĞIM BULAŞICI DEĞİL, söyleyin onlara izin versinler” diyerek dönemi aynalamıştım. (bkz: porttakal haber portalı)
Şimdi geldim 26 yaşına,
Nasıl geldin diye sorma,
Ne yaşarsın diye de sorma,
Hele, kaç kez öldürdük seni diye hiç sorma.
Kaldıramayacağın şeyleri bana sorma ve karşıma çıkarma.
Ben senin en ağır yaranım ve seni varoluşumla fazlasıyla yükümlü kılıyorum.
Nefesin benden, nasibin benden…
Her şeyi affettim de… Şu tekerime bağ olan,
Aşmak uğruna kaç elektrikli araç heba ettiğim kaldırımların var ya,
Hani şu dünya literatüründe senin azıcık gelişmişliğinin görsel ifadesi,
Ters orantılıydı hani,
İşte o setler var ya, annemin belini çok acıtıyor.
Hala acıtıyor.
Geçen de acıttı.
Senin? Diye sorma.
Git aynaya sor, O’na sor.
Dağlara sor ama bana sorma!
*****
Ayna ayna söyle bana benden nasipsizi var mı bu dünyada?
Ve aynadan ses gelir,
Pişmanlık varoluşçuluktur Biiznillah, pişman ol var ol.
Mektebinim ben senin diploman benden.
İstisnasız tüm belediyelerimize atfen, lütfen…
Can Ahmet Vural
13.08.2015.4
PAYLAŞ