Marifet Boyada
Yol kitabında, 64 yerde SEVGİ, 31 yerde İNANÇ ve 7 yerde de KARARLILIK geçiyor. KİN ve NEFRET 1 yerde, AYRIMCILIK sıfır ve yine HAKARET 0... SİTEM'i merak ediyor muyuz? O da 15 tümcede geçmektedir. Yolu ben 20 yaşında iken yazdım, onu bu ülkenin mevcut iradesi hak etmiyor. Bu yüzden onu iyi okuyup sıkı kavramanızı temenni ediyorum, çünkü kalbimi bir daha bu denlisine açabilecek cesareti kendimde bulamadım; boyun eğdim de yapılanları bir şey sandım, azıcık ayaklandığımda kendimi bi halt saydım ve ardından yerlere düştüm, yine ayaktayım Allah’a hamd olsun.
Evde boya var, ustalar koridoru boyamaktalar, yanlarına giderek selam verdim çöreklendim ve ustalara “en güzel (kaliteli) boya, hangi boya?” diye sordum, ustalardan biri dedi ki, “filanca su bazlı boya” diğeri böldü lafını, “hayır falanca başka marka” yok dedi öbürü “o onun yan ürünü…” Derken aralarına iyice yanaşarak dedim ki, “Hayır, en güzel boya Allah’ın boyasıdır, onun izi ne silinir ne de çıkar.”
Siz Allah’ın boyasıyla boyanmayı nereden bileceksiniz? Sarp yokuşlarda iz sürmek, aramak ve yol bulmaktır Allah’ın boyası… Diğerleriyse atan boya, kuruyan, çatlayan, işte falanca markaların yan sanayi ürünleridir hep. Onlardan sizlere bir fayda gelmez!
Neyse, yola aç bir parafta yoldan konuş usta!
Ben Can Ahmet Vural 18.10.1988 Bursa doğumlu ve %92 yetersizliği olan kas hastası bir gencim. Dört buçuk aylıkken bu hastalığa yakalandım. Hastalığım hiçbir zaman utancım olmadı. Utancım bana yapılanlardan yanaydı.
Ben kaderimi seçerek dünyaya gelmedim. Ne ben ailemi ne de ailem beni seçerek dünyaya getirdi. Ne ben ülkemi ne de ülkem beni seçerek yaşamıma izin verdi. Ama ben birilerini seçtim! Birilerini seçerek oturdukları yerlere getirdim. Doğumumda seçme ve seçilme hakkı tanınmayan bana Türklük mertebesi tanındığı için hep onur duydum. Cumhuriyeti, Atatürk ilke ve inkılâplarını koruyacağıma dair yeminler ettim. Atamın oğlu olmaktan her zaman onur duydum, gurur duydum!
Türk doğdum, çalışkan oldum, doğru durdum ama hür olamadım: Şimdi anladın mı beni Âdemoğlu ben neden bu kadar sitemkârım?
Hâlbuki ben Allah’a kurban gitmeyi kabul eden İsmail’im! Yeri geldiğinde başkaldırmayı da bilen Bilâl’im! Ve ben bir değil sekiz buçuk milyonum! Ben dili olmayanların dili, gözü olmayanların gözüyüm. Ben bir önder değilim, ne melek, ne evliya, ne de erenim. -- ben Acizim!
Bu yazıyı okuyan her kimsen, ben önce Allah’a, sonra aileme, sonra da Devletime muhtacım. Ben sınava tabi tutulmayan sekiz buçuk milyondan biriyim. Çok realist olacak ama ben senin sınavınım!
Ben ibretim
Ben örneğim
Ben dersim
Ben kitabım
Ben hırsım
Ben çalışkanım
Ben hayatım
Ben hayalim
Ben gerçeğim
Ben azimim
Ben mucizeyim
Ben dünyanın cehenneminde bile gülebilen nadir insanlardanım!
Ne yazık ki dışlananım
Kabul görülmeyen yasayım
Onayım yok benim
Ben hükümsüzüm
Ben yükümlüyüm
Ben mülteciyim
Ne yazık ki ben kocaman bir “engelli” yim
Çok şükür ki engel değilim.
Aslında engelli de değilim öyleyse ben neyim?
Yanıtını şimdi vereyim, ben “hiç kimse” yim.
Temennimiz odur ki artık devran dönsün, hesap görülsün. Kasım seçimlerinde hiç olanlar, hiçe saydıklarımız kazansın.
Ne demiş Mevlana, sanki bu sözü bugünlerde sıkça işitir gibiyim,
“Biz sözlerimizi artık satırlara değil sadr'ımıza yazdık.
Kalbinizin gözü varsa okur, kulağı varsa duyar, dili varsa konuşursunuz.”
Ne hoş tevafuk öyle.
*****
Konumla bağımsız taziye.
Bursa kamuoyunun tanınmış, saygın ve sevilen simalarından merhum Semih Pala merhume eşleri Hilal Pala’ya Allah’tan rahmetle yakınları, dostları ve tüm Bursa halkına baş sağlığı dilerim. Huzur içinde yat Başkan.
/Can Ahmet Vural
30.09.2015
PAYLAŞ